Suudi Arabistan’da yukarıda belirtilen reform hareketleri,
Suudi kadının siyasi, sosyal ve ekonomik alanlardaki kısıtlı rolünün
değişmesinde yeterli adımlar değildir. Hâlihazırda bu kararların çoğu Kral’ın insiyatifi
ile gerçekleştirilebilmiş gelişmelerdir. Kadınların kimlik kartı edinmesi gibi
alanlarda atılan adımlar ise devlet içerisindeki karar alıcılar ile dini
otoritelerle muhafazakâr kesimleri karşı karşıya getirmektedir. Hatta Kral’ın
kendisi de doğrudan dini otoritelerin eleştirilerine hedef olmaktadır. Yüksek
Ulema Konseyi ve Yüksek Yargı Konseyi üyeleri açık bir şekilde Kral’ın Şura
Konseyi’ne kadın üye atamasını eleştirmişlerdir.
Kralın himaye etmediği pek çok reform projesi dini
otoritelerin tepkisi ile karşılaşmakla kalmayıp engellenmektedir. Örneğin hala
kadınların alışveriş merkezleri gibi kadın-erkek karma bulunduğu yerlerde
çalışması Yüksek Ulema Konseyi fetvası ile yasaktır.
Esas itibari ile kadınlar üzerinden gerçekleşen bu gerilim
sadece bu husus ile sınırlı değildir. Suudi Arabistan’daki monarşi ile karar
alıcıların içerisinde bulunduğu ikilem kadın hakları ve kadının statüsü başta
olmak üzere pek çok alanda daha da görünür hale gelmeye başlamıştır.
Bir yandan
küresel dünyanın ve değişen bölgesel dinamiklerin baskısı altında kalan ve
değişime zorlanan Suudi Arabistan monarşisi diğer yandan ise katı özcü
yaklaşımı ile değişime tamamen direnen dini otoriteler ile mevcut sistemle
yakın çıkar ilişkileri içerisinde olan muhafazakar kesimlerin değişim karşıtı
katı baskısı arasında kalmaktadır
Suudi Arabistan monarşisinin kadın hakları konusunda attığı
olumlu adımların ardında uluslararası dinamikler başat faktörler olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu dış dinamikleri aslında üç ana başlık altına da toplamak
mümkündür. Öncelikle monarşinin uluslararası arenadaki imajı giderek daha fazla
eleştiriye hedef olmaktadır. Pek çok uluslararası örgüt kadınların ülke
içerisindeki statüsünün geliştirilmesine yönelik -sınırlı da olsa- baskı
yapmaya devam etmektedir.
Yapılan bu baskıya ek olarak Dünya Ticaret Merkezi
üyeliği gibi önemli süreçlerde sürekli gündeme gelen husus ayrıca Suudi
Arabistan’ın imza Kadına Karşı Her Tür Ayrımcılığı Ortadan Kaldırma
Sözleşmesine (CEDAW) imza atmasından ötürü artan bir baskıya dönüşmektedir.
İkinci olarak her ne kadar ülkede kadınların örgütlü olarak mücadele etmesine
yasal olarak izin verilmese de kadın aktivistlerin ülkedeki eylemlerini
arttırması ve daha da görünür hale gelerek sınır aşan bir etki ile seslerini
uluslararası kamuoyuna ulaştırabilmeleridir.
Son husus ise refah seviyesinin yüksek olduğu ülkede
kadınların eğitim oranlarının oldukça yükselmesine rağmen siyasi, sosyal ve
ekonomik alanların bu gelişmeye ayak uyduramamasının yarattığı gerilimin
giderek had safhaya ulaşmasıdır. Yüksek eğitim alan Suudi vatandaşlarının
%56,5’ini kadınlar oluşturmakta ancak kadınlar toplam istihdamda %14 bir alana
sahipler. Suudi Arabistan’da sorun kapasite sorununu aşmış ve daha çok fırsat
eşitliği ve yapısal sorunlar haline gelmiştir. Ülkede kadın potansiyeli kendine
henüz siyasi, sosyal ve ekonomik alanda yapıcı ve etkin bir yer bulamamıştır.
Örneğin sosyo-ekonomik olarak avantajlı kesimlerden gelen kadınlar bu kısıtları
daha da zorlamaktadırlar. Lubna Al-Olayan Suudi Arabistan’daki en iyi
CEO’lardan biri olarak kabul edilen kadınlardan sadece biridir. Yurtdışında
devlet bursu ile eğitim gören Manar Saud’un ülkesine döndükten sonra eğitimine
uygun bir iş bulunamaması bu gerilimin dikkat çekici hikâyelerden sadece
biridir.31 Sonuç olarak gözle görülür pek çok uyumsuzluk ortaya çıkmaktadır.
Önemli bir şirkete CEO’luk yapan bir kadının araba kullanamaması ya da
velisinden izin belgesi almadan seyahat edememesi bu uyumsuzluğun çarpıcı bir
resmidir.
Suudi Arabistan’da kadınlar yasal olarak haklarını
arayabilecekleri sivil toplum örgütleri kuramadıkları için kurumsal araçlardan
yoksun bir şekilde taleplerini dağınık ve sivil itaatsizlik mekanizması ile
duyurmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle de Suudi Arabistan’daki kadınların
durumuna yönelik toplu bir araştırma ve doğal olarak durum değerlendirmesi
yapmak zorlaşmaktadır. Ancak Suudi Arabistan’da kadınlara yönelik politika ve
gazete sayfalarına yansıyan olaylar açık bir şekilde münferit olmaktan da
uzaktır. Ülke genelindeki oranlarını bilemesek de ülkede yaşanan sosyo-ekonomik
gelişmeler bir yandan, bölge ve dünyada yaşanan değişimler ve Suudi Arabistan
üzerinde yarattığı baskı diğer yandan Suudi Arabistan’da önemli faktörler
haline gelmeye başlamıştır. Özellikle Arap Baharı’nın ortaya çıkardığı dinamikler
kadın hakları konusunda devlet eli ile bazı reform çalışmalarının hızlan dırılmasına
neden olmuştur.
Ancak özelikle Suudi monarşisinin mimarlığını yaptığı bu reform
çalışmalarına, muhafazakâr gruplar ile dini otoriteler büyük bir direnç
göstermektedir. Kadının ülkedeki statüsü ve hakları üzerinde belirginleşen bu
gerilim esas itibari ile daha derin bir siyasi gerilimi işaret etmektedir.
Ülkede dini otoriteler monarşi için önemli bir meşruiyet kaynağı oluşturmaya
devam etmekte ise de monarşinin bir diğer güç kaynağı olan devlet mantığı ile
gerilim yaşamaya devam etmektedir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder